KAÇIŞ
O anın tarifi tam anlatılamaz tam yazılamazdı ve hala yağmur dinmemişti. Gökyüzünü kaplayan koyu bulutlar gökyüzünde daha yeni yeni yürümeyi öğrenmiş, kıpır kıpır bir çoçuk gibi bir oraya bir buraya koşuşturuveriyorlardı.
Serin, rüzgarlı bir öğle sonrası arabasına doğru yürüyordu. Şıp . . Şıp . . Önce ufak bir göllette arabasının yansımasını gördü, biraz sonra plazanın camında... ve artık arabanın kapısının kolundaydı eli. Hiçbir yere sığdıramadığı tez canlılığıyla arabasına yerleşti , şapkasını ve şemsiyesini bir daha kullanmamak üzere arkaya fırlattı. Kontağı çevirdi, sigarasını yaktı, sigarası biter bitmez, üzerinde yağmur damlaların romantik bir atmosfer oluşturduğu camı indirdi sonra sigarayı fırlattı, ıslak zeminde sigara sönüverdi. Ve gazladı. Radyoda şehrin en popüler yayınından en sevilen müzikler hafif hafif çalıyordu.Biraz yol kat ettikten sonra durdu. Durduğu yer sakin bir ormandı, arabanın bagajından sandalyesini çıkardı, gözleriyle etrafı yokladı, bi ağaç belirledi ve ağaca doğru yürüdü. Ağacın altına sandalyesini kurdu ve oturdu. Düşünmeye yordu kendini, düşünecek o kadar çok konu vardı ki hangisini düşünmesi gerektiği konusunda kararsızdı. En sonunda karar verdi ve tartışmaya, tartmaya, neden sonuç ilişkisi kurmaya başladı.
İnsanlığın yaşamı doğadan, ilkellikten yapılaşmaya, modernleşme doğru şekillendi. Ve gittikçe betonlaştı, yerleşim yerleri edindi, betonların arasında gidip geldi. Daraldı, bunaldı, sıkıldı.Kendini yine doğaya,herkesten ve üst üstte yığılmış tuğlalardan uzak bi yerlere atmak istedi.
Yazımda size eşlik edecek müzik;
Yorumlar
Yorum Gönder